Çocukların Güneşinin Önünden Çekilin

2023 yılı şüphesiz ki herkes için çok zor bir seneydi. Son zamanlarda gerçekleşen doğal afetler, sosyal, toplumsal ve çevresel zemin çerçevesinde gelişen olaylardan ve olaylardan meydana gelen süreçlerden en çok etkilenen “çocuklar” oldu.

Türkiye’de her yıl, binlerce çocuk: Hayata geçirilen birçok felaketi önleyebilecek projelerin dikkate alınmaması nedeniyle, ne yazık ki doğrudan zarar görüyor veya hayatını kaybediyor.

Aslında mesele insan hakları ekseninde başlıyor. Batı merkezci bir söylem üzerinde tartışılan bu kavram, çocuk haklarına da bu şekilde sirayet etmiş görünüyor. Çünkü araştırmalar “Çocuk haklarının tarihini, çocuğun serbest tasarrufa elverişli, başkasına ait (alieni iuris) bir “Nesne” olmaktan çıkıp kendi başına buyruk “Sui iuris” ve eşit haklara sahip “Özneye” dönüşmesinin sancılı süreci” olarak belirtiyor. (Serozan, 2005, s.28).

Türkiye’de her yıl, kaybolan çocuk sayısı ile ilgili ortalama veriler paylaşılsa da bu durumun net bir sayısal verisinden söz etmek oldukça güç. Yine de TÜİK verileri kapsamında “Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların, karıştığı olay sayısı 2023 yılından 2022 yılına göre %10,7 oranında azalarak 537 bin 583 oldu. Bu olaylarda çocukların 242 bin 875’i mağdur olarak, 178 bin 834’ü suça sürüklenme sebebiyle (Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla), 84 bin 751’i bilgisine başvurma amacıyla, 15 bin 716’sı kayıp (Hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan) olması sebebiyle, 11 bin 179’u kabahat işlediği iddiasıyla, 4 bin 228’i ise bu nedenlerin dışında kalan diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldi veya getirildi.”  (TÜİK, 2 Ağustos 2024) bilgisine ulaşmak mümkün.

Çocuk haklarının Türkiye’deki genel durumuna bakıldığında ise, çoğu problemin derinleştiği ve artık anlık uygulamalarla çözülemez duruma geldiği görmek mümkün.  Bunun yanı sıra, bulunan problemlere her geçen gün yenileri ekleniyor. En hassas boyut ise birçok probleme yönelik olarak “Görünür ve ortalıkta olmadığı varsayıldığı” için, hiçbir şeyin yapılmaması.

Çocuklar özelinde derin haklar ihlali söz konusu ve bu hakların ihlalinde medya ise, tüm bunları anlatmak, paylaşmak ve hak arayışının sağlanmasında güçlü bir faktör olarak rol oynuyor. 

Türkiye Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni çok uzun yıllar önce imzaladı ancak çocukların korunması, yaşatılması, geliştirilmesi ve katılımları için yeterli düzeyde ilerleme sağlanamadığı apaçık bir gerçek.

Çocukların yararı için gereken koşulların ülkemizde hâlâ oluşmamış olmasının temel nedenleri irdelendiğinde; ekonomik koşullar, göç, eğitim, bilinç, farkındalık, kavramlarının gelişmemişliği önemli parametreleri oluşturuyor. Ve bu koşulların sağlanması için de çok uzun bir yol olduğu bir gerçeklik olarak önümüzde beliriyor.

Çocuk haklarının ihlali neticesinde medyada ve televizyonlarda gördüğümüz haberler kanımızı donduruyor ve toplumsal gerçekliğimizle yüzleşirken hepimizin aklında “Biz ne zaman bu hale geldik?” sorusu en az bir kez düşüyordur. 

Toplumsal yozlaşmanın giderilmesi, toplumun ahlakî  değer olarak adlandırılan değerlerinin gözden geçirilmesi, değerlerin dini paradigmalardan ayrılıp vicdan-adalet ve eşitlik ekseninde değerlendirilmesi, tüm bu değerlerin yaşam pratiklerinde hayata geçirilmesi… Elimizde uzun bir liste olsa da şu anki durumdan kurtulmanın süreci yasal yapıcıların, bireylerin, sivil toplum kuruluşlarının birliktelikle çalışmasıyla gerçekleşebilir. Ve tabii ki çocuk politikalarının toplumun tüm kesimlerinde ve hükümetin tüm sistemlerine entegre edilerek günlük tedbirlerden durumu kurtarmayı da atlamamak gerekir.

Çocukları, toplumun eksilen ve yitirilen değerlerinden kaynaklanan zararlardan korumak istediğimiz bir çağda yaşıyoruz. Tek bir gerçekliği olan dünyamızın doğrulukla yetiştirdiği kavramları unuttuk bunu da söyleyebiliriz. 

Ama en azından ben bu satırları yazarken çocukların her türlü hakkını gasp eden kişi/kurumların hesap terazinde ağır bir bedel ödeyeceklerini biliyorum. Tek umudum, bir çocuğun daha bir şekilde, bir yerlerde canı yanmasın. Böyle bir ülkede yaşamanın inancını taşıyorum. Bireysel olarak bana düşen sorumluluğun da farkında olarak…

Belki sen de bu satırın sonunda  “Ben çocuk haklarının korunması hakkında daha fazla ne yapabilirim?” diyerek bir yerden başlayabilirsin. Böylelikle adımlarımız çarpışır, bu yozlaşmanın önünde bir dağ gibi oluruz.

Aren.

Previous Bir Çocuk Bakışıyla Eşitlik Arayışı

Biz Kimiz?

2018’den bu yana sanatta ifade özgürlüğü hak temelli faaliyet gösteren Leyli Sanat Derneği, edebiyat alanındaki çalışmalarını güçlendirerek hem sivil toplum alanına hem de sanat dünyasına nitelikli, çeşitli ve kapsayıcı içeriklerini sunmak için SİYAH E-Dergi Projesi’ni yürütüyor.

İletişim Bilgilerimiz

© 2024 Leyli Sanat Derneği, Tüm hakları saklıdır.